RSS

Türkler’deki “Yada Taşı”nın Sihirli Gücü – Part 2

20 Eyl

Bu konuda günümüze kadar gelen Farsça bir şiir “Yada Taşının kullanılmasıyla ilgili önemli çağrışımları beraberinde getirmektedir. Aktarıyorum:

Şekilli bir taştır ki, her ne zaman ona dua edilse gö­ğü yarar ve çokça bulut ve yağmur getirir, bu iş Türkler arasında yaygındır.

Bu anlatımlardan taşın çalışma prensibiyle, düşünce enerjisinin onu yönlendirmesi arasında çok sıkı bir bağ oldu­ğu anlaşılıyor. Demek ki, düşüncelerle yönlendirilebilen bir maddesel özelliği olan bir taşla karşı karşıya bulunmaktayız.

Bu taşın en son hangi tarihe kadar kullanıldığı tam olarak bilinmiyor ama bu taştan Osmanlılar’in da haberdar oldukla­rını yine tarihi belgelerden anlıyoruz. , Şaban Şifaî’nin IV. Mehmet’e yazdığı “Risâle-i şifâiyye fi beycini enva-i ahcar” isimli eserinin 14 sayfası bu taşla il­gili önemli anlatımlar içerir.

Özetle aktarıyorum:

Hiç bulut olmadığı halde Yada Taşı ile yapılan işlemden iki saat sonra bulutlar gökyüzünde görülme­ye başlar ve ardından bereketli yağmurlar yağar. Ne kadar gerekiyorsa ihtiyaç olunan kadarıyla yağ­muru yağdırmak Yadacı’nın hünerine bağlıdır.

Taşlar farklı renklere sahip olabilmektedir. Genel­likle siyaha çalan toprak renginde olup üzerinde kırmızı noktalar vardır. Beyaz olup üzerlerinde kırmızı noktalar olanlara da rastlanmıştır. Büyük­lükleri bir kuş yumurtası kadardır .

Kaşgarlı Mahmut’un verdiği bilgilerle, bu anlatımlar bü­yük bir paralellik gösterir. Kaşgarlı Mahmut söz konusu taşın iki türlü olduğunu ve bazı yörelerde birine “Örünk Kaş di­ğerine ise “Kara Kaş” denildiğinden bahseder. Örünk sözcü­ğünün Doğu Türk Lehçesi’nde ak yani beyaz anlanına geldi­ğini de hatırlattıktan sonra özetimize devam edelim…

Dolu afetinde tarlaları korumak için taş yüksekçe bir yere asılır ve ona dokunulmaz. Onu ancak bu işin sırrını bilen Yadacılar kullanabilir. Taşların birbirlerine sürtülmesi ve bir tas suyun içine taşın atılması ile bu işlemler uygulanır. Ancak bu işlemleri sırrı bilen kimselerin (Yadacılar’ın) yapma­sı gerekir. Aksi takdirde arzu edilen sonuca ulaşıl­maz. Taşı suya atmak yeterli değildir.

Bu anlatımlar da taşın kullanınn ile ilgili yukarıdaki tes­pitlerimizi doğrular niteliktedir. Ayrıca bu taşın sadece kulla­nım metodunu bilenlerin elinde işe yaradığını anlatması da önemlidir.

Şimdi bu taşın gerekli metotlara uyulmadan kullanıldığın­da ne tür sonuçlan beraberinde getireceğini gösteren; 13. Yüzyıl’da yaşanan ve tarihi kayıtlara geçen bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum:

Velaşgerd önüne gelinc e yöredeki halk bize şiddetli sıcak, kuraldık ve hayvanları rahatsız eden sineklerden çok şikayet ettiklerini bildirdiler. Bunun üzerine taşlarla yağmur yağdırdmaya karar verildi. Merasimi bizzat Sultan idare ediyordu.

“İlk başta ben buna inanmıyordum. Fakat sonradan bu­nun birçok tecrübelerle gerçek olduğuna gözlerimle şahit ol­dum.” diyen S.A. Nesevi olayın gelişimini şöyle anlatmaya devam ediyor:

Bu kez de geceli gündüzlü, ardı arkası kesilmeden yağan yağmurdan halk şikayert etmeye başladı . Yağmur sihri yapıldığına halk pişman oldu. O kadar çok yağmur yağdı ki,her taraf çamur ve bataklığa döndü. Sultan’ın çadırına bile girilmez oldu. Yağ­mur dinmek bilmiyordu. SEL ne var yoksa her şeyi mahvetti . Bir ara sütninesinin Sultan’a şunları söy­lediğini işittim:

“Sen bir hüdâvent alemsin…. Fakat yağmur yağ­dırmakta değil… Çünkü böyle bir tufan çıkartmak­la hata. ettin… Senin yerinde başka birisi olsaydı bunu yapmazdı, sadece elverecek kadar yağdırır­dı”

Bu tür taşların yanlış kullanımının ne tür sonuçlar doğu­racağını göstermesi bakımından yukarıdaki tarihi kayıtlar son derece önemlidir. Kaldı ki, bu taşların Atlantis’te kullanılanların küçük bi­rer örnekleri olduğu düşünülecek olursa, Atlantis’teki bu tür taşlardan oluşan devasa enerji merkezlerinin negatif alandaki kullanımının, nasıl büyük bir doğal afetler zincirine neden ol­duğu sanırım daha iyi anlaşılacaktır.

 
Yorum yapın

Yazan: Eylül 20, 2014 in Uncategorized

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın